-
1 hava
во́здух (м) пого́да (ж)* * *1) во́здухhava cereyanı — а) тя́га во́здуха; б) возду́шный пото́к
hava geçmez — воздухонепроница́емый; гермети́чный
hava kaçırmak — пропуска́ть во́здух; спуска́ть (о шине и т. п.)
2) пого́даhava açmak — проя́сниться ( о погоде)
hava bozmak — испо́ртиться ( о погоде)
hava bulanmak / kapanmak — завола́киваться / покрыва́ться ту́чами
hava kararmağa başladı — на́чало темне́ть / вечере́ть
havalar soğudu — похолода́ло
açık hava — я́сная пого́да
kapalı hava — па́смурная пого́да
3) кли́мат, климати́ческие усло́вияhava çarpmak — [отрица́тельно] поде́йствовать (о климате)
hava değiştirmek — смени́ть кли́мат
buranın havası sert — здесь кли́мат суро́вый
oranın havası bana iyi geliyor — кли́мат тех мест подхо́дит для меня́
4) лёгкий ве́тер, ветеро́кdurgun hava — безве́трие
bugün hiç hava yok — сего́дня соверше́нно нет ве́тра
5) мело́дия, моти́в, напе́вdans havası — танцева́льная му́зыка
köy havaları — дереве́нские напе́вы
selâm havası — встре́чный марш, туш
6) перен. атмосфе́ра, обстано́вкаhava değişti — а) пого́да измени́лась; б) перен. атмосфе́ра измени́лась
hava iyi esmek — благоприя́тствовать, спосо́бствовать ( об обстановке)
samimî anlayış havası — атмосфе́ра и́скреннего взаимопонима́ния
sinirlilik havası — нерво́зная обстано́вка
7) расположе́ние ду́ха, настрое́ние, душе́вное состоя́ниеhavayı bozmak — испо́ртить [всем] настрое́ние
havasını bulmak — найти́ подхо́д к кому
••- hava basmak
- hava hoş olmak
- bana göre hava hoş
- havada kalmak
- havadan para kazanmak
- hava payı
- havadan sözler
- havadan sudan konuşmak
- havaya savurmak
- havaya uçmak
- havadan vaitler
- hava vermek
- mart havası
См. также в других словарях:
hava bozmak — havada yağmur, kar, dolu veya fırtına başlamak Hava birden bozmuş, daha doğrusu poyraza çevirmişti. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava — is., Ar. hevā 1) Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı 2) Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dokunmak — 1. nsz Dokuma işi yapılmak Halılar dokundu. 2. e 1) Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk. A … Çağatay Osmanlı Sözlük
makine — is., tek., İt. macchina 1) Herhangi bir enerji türünü başka bir enerjiye dönüştürmek, belli bir güçten yararlanarak bir işi yapmak veya etki oluşturmak için çarklar, dişliler ve çeşitli parçalardan oluşan düzenekler bütünü Tıraş makineleri ile… … Çağatay Osmanlı Sözlük
oyun — is. 1) Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur. 2) Kumar Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar. P. Safa 3) Şaşkınlık uyandırıcı hüner Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu … Çağatay Osmanlı Sözlük
öldürmek — i 1) Bir canlının hayatına son vermek Öldüreceği, laf söyleteceği adamı diri diri fırına kor, gözünün önünde yakardı. Ö. Seyfettin 2) Bitkinin solarak kurumasına sebep olmak Susuzluktan çiçekleri öldürdü. 3) Çok üzmek Ölüm bir eve girince sağ… … Çağatay Osmanlı Sözlük
para — is., ekon., Far. pāre 1) Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı, nakit 2) Kazanç Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar genç işidir. S. F. Abasıyanık 3) esk. Kuruşun kırkta biri Birleşik Sözler para… … Çağatay Osmanlı Sözlük